Portekiz limanları Türk yatırımcının kontrolünde

Portekiz’in neredeyse tüm limanlarını bir Türk şirketin işletmesi, üçüncü ülkelere bağımlılıklarını sorgulayan Avrupa’da tedirginlik yarattı.

Portekiz‘in neredeyse tüm limanlarını bir Türk şirketin işletmesi, üçüncü ülkelere bağımlılıklarını sorgulayan Avrupa’da tedirginlik yarattı. Uzmanlar, Lizbon’un kendisini Türkiye‘ye bağımlı kılmasından şikayetçi. Portekiz Altyapı Bakanı Pedro Nuno Santos, geçen ay, Türkiye merkezli liman işletme şirketi Yılport’un Lizbon konteyner limanına 124 milyon euro değerinde yatırım yapacağını açıkladı.

Bu çerçevede limanın genişletileceğini ve modernize edileceğini kaydeden Portekizli bakan, “Şirketinizin Portekiz‘e yatırım yapmasına müteşekkiriz” açıklamasında bulundu. Yılport’un sahibi Robert Yüksel Yıldırım’a, “Yatırım yapın, daha fazla yatırım yapın” çağrısı da yapan Portekizli bakan, “Yıldırım Holding gibi büyük bir şirket burada yatırım yapıyorsa, bu ülkemize ve ekonomimize güvenmemiz gerektiğinin kanıtıdır” diye konuştu.

Yıldırım Holding halihazırda Portekiz‘in yedi limanını işletiyor. Bunlar arasında, ülkenin en büyük ve en önemli konteyner limanı Porto/Leixoes ve Lizbon limanları da bulunuyor.

Yılport, söz konusu limanları, 2016 yılında, limanları o döneme kadar işleten ve bunda pek başarılı olamayan firma Tertir’den satın aldı. Limanlara toplam yarım milyar euro yatırım yapacaklarını vaat eden Yılport, limanları işletme hakkını 2038 yılına kadar Portekiz devletinden elde etmiş oldu.

“Türkiye siyasi baskı aracına dönüştürebilir” eleştirisi

Portekiz hükümeti, yürüttükleri ekonomi politikasından son derece memnun bir görüntü çizmesine rağmen, Portekiz’de, ulusal limanların bir Türk firması tarafından işletiliyor olmasından herkes hoşnut değil.

Araştırmalarını Portekiz Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nde (IPRI) sürdüren Jose Pedro Teixeira Fernandes’e göre, söz konusu karar alınırken siyasi ve jeostratejik çıkarlar gözetilmedi. Gelişmeleri DW’ye değerlendiren uzman, “Ülkenin tüm limanları üzerindeki işletme hakkını bir Türk şirketine verme kararı, yalnızca ekonomik nedenlerle verilmiştir” değerlendirmesinde bulundu. Fernandes, “Finansal açıdan en iyi teklif buydu. Bunun stratejik açıdan iyi olup olmadığı, kararda herhangi bir rol oynamadı” dedi.

Kararın jeostratejiden bağımsız bir biçimde alınmasını eleştiren Fernandes, “Şu ana kadar ekonomik açıdan her şey yolunda gidiyor. Bu limanlara para yatırıldı ve aynı zamanda ‘know-how’ (teknik bilgi) getirildi. Ancak tüm bu limanlar, stratejik birer nesne ve siyasi birer baskı aracı haline getirilebilirler. ve bence Portekiz hükümeti, bu açıdan kendisini pek garanti altına almadı” değerlendirmesini yaptı.

Tehlikeli bağımlılık

Portekiz’in son yıllarda, yalnızca Türkiye değil, birçok yabancı ortağa bağımlı hale geldiğini de unutmamak gerekiyor. 2011 yılında AB tarafından iflastan kurtarıldığından bu yana ülkenin enerji tedariğini büyük oranda Çin’in devlet şirketine sattı. Bu konuda şu ana kadar ne toplumda, ne de hükümet ve muhalefet arasında herhangi bir tartışma yaşanmadı.

Portekizli siyasetçilerin, karar alırken yeterince kafa yormadığını söyleyen jeostrateji uzmanı Fernandes, “Jeopolitika, ileriyi görmek ve geleceğin olası sorunlarını şimdiden tespit etmek anlamına geliyor. Ancak bu düşünme biçimi, Portekiz’de pek mevcut değil. Tüm kararlar jeopolitik gerekçelerle değil, ekonomik kaygılarla veriliyor. Bu gelecekte devlet açısından hoşnutsuz sonuçlara yol açar mı, zaman gösterecek” diye konuştu.

Limanlarının işletmesini bir Türk şirketine devreden devleti, naif ve cahil olmakla suçlayan Fernandes, “En azından 2016 darbe girişimine kadar Türkiye, kimsede kaygı uyandırmayan, egzotik, dost bir ülke olarak görülüyordu. Hükümet hiçbir zaman, Türkiye’yi, Portekiz’in stratejik çıkarları üzerinde bir tehdit olarak görmedi” dedi.

Portekizli siyasetçilerin, imzalanan anlaşmaları devlet açısından yeterli garanti olarak gördüğünü kaydeden Fernandes, siyasetçiler arasında Portekiz’in “herkesle iyi anlaşan küçük bir ülke olduğu ve kimsenin Portekiz’in kötülüğünü istemeyeceği” yönünde bir görüş birliği olduğunu vurguladı. Fernandes, liman işletme hakkının tek bir şirket yerine, birçok şirkete verilmesinin daha mantıklı olacağının da altını çizdi.

Yılport’un hedefleri büyük

Ekonomik açıdan bakıldığında, Portekiz limanlarının Yılport işletmeciliği altında, geçmişe göre daha rekabet edebilir hale geldiği görülüyor.

Örneğin Porto/Leixoes konteyner terminali, Portekiz ve İspanya’nın oluşturduğu yarımadanın en verimli limanı konumuna erişti. Geçmişte sık sık işçi grevleri nedeniyle manşet olan bu limanlar, bugün neredeyse İspanyol limanları ile rekabet edebilir noktaya gelmiş durumda. Lizbon’u, Amerika’dan gelen büyük konteyner gemileri için çekici bir liman haline getirmek isteyen Yılport yönetimi, kontrolünü elinde bulundurduğu daha küçük limanları da modernize etmeyi planlıyor.

Uyuşturucu suçlamaları

Türk-Amerikan iş insanı Yıldırım’ın, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yakın olduğu biliniyor. Yıldırım, aynı zamanda Samsunspor Kulübü’nün de sahibi ve kulübün başkanlığını yürütüyor. Aile işletmesini büyük bir holdinge dönüştürmeyi başaran Yıldırım, bugün ulaştırma ve lojistik alanında dünyanın en başarılı isimlerinden biri. Portekiz’de rakipsiz olan Yılport, dünya çapında toplam 21 liman işletiyor.

Yılport firması, Türkiye’de geçen yıl, uyuşturucu ticareti bağlantısı suçlamalarıyla gündeme gelmişti. 2021’in Haziran ayında Mersin limanında düzenlenen iki operasyonda, toplam 1,76 ton kokain yakalanmıştı. Kokainin yakalandığı muz konteynerlerinin, işletmeciliğini Yılport’un yaptığı, Ekvador’daki Puerto Bolivar limanından yola çıktığı belirlenmişti.

Kaynak: Deutsche Welle / Güncel

Portekiz Türkiye Güncel Haberler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir