Oryantal Didem hiç takılmasın söylenenlere!

Ömür Gedik: Müslüm Gürses, Oryantal Didem’e “Sen vücudunla şarkı söyleyen kadınsın” demişti. Böyle diyenler de vardır, diğerleri de. Didem hiç takılmasın onlara. Çok güzel dans ediyor, mesleğini şahane yapıyor. Ona tavsiyem istenmediği afişte o da olmak istemesin, kendine tek olduğu afişler yaptırıp sahnesinin keyfini çıkarsın.

Onur Baştürk: Assolist mi kaldı demek istiyorum öncelikle. O kültür pek eskide kaldı. Şimdilerden bir isim toto oynayacaksak eğer aklıma Sibel Can geliyor. Bülent Ersoy da olabilir. Açık konuşun Didem Hanım…

Savaş Özbey: Zaten kaç assolist var ki Türkiye’de? Bülent Ersoy, Muazzez Abacı, Emel Sayın, Muazzez Ersoy, Ebru Gündeş… Bir elin parmakları kadar. İçlerinden kim ya da kimlerin bunu yaptığı değil, asıl bu dijital devirde hâlâ böyle afiş savaşlarının yaşanması ilginç.

Savaş Özbey – Onur Baştürk – Orkun Ün – Ömür Gedik

Orkun Ün: Oo ortalık karıştı. Savaş sen birkaç isim birden sayıyorsun ama Onur assolist olarak sadece Sibel Can ve Bülent Ersoy’u söylemiş. Neyse bunu ayrıca konuşuruz. Bana göre iki isimden ibaret değil. Ama böyle bir kıskançlığı kim yapıyor, o konuda çok kararsızım. Ayrıca kim yapıyorsa çok ayıp ediyor. Hiç anlamıyorlar; iyi dansöz Oscar’lık bir filmi tekrar tekrar izlemek gibidir tadından yenmez. İyi dansöz sahnedeki ismi de yüceltir. İyi dansöz Türk insanını yüreğinin orta yerinden yakalar. Didem hiç sıkmasın canını, biz biliyoruz onun kıymetini.

Senaryo-seyirci etkileşiminin çok iyi bir örneği

Kanal D’nin sevilen dizisi “Yargı”da Kadir Şeker’in başına gelenlere yapılan gönderme sosyal medyanın gündemine oturdu. Senaristin bu fikrini nasıl buldunuz?

Orkun Ün: Uzun zamandır yoktu böyle anlamlı dizi. Çok özlemiştik böyle sarsıcı işleri. “Yargı”, Türk dizi tarihine adını altın harflerle yazdıracak. Bazen ekrandan böyle ince mesajlar vermek çok büyük önem taşıyor. Dikkatle takip etmeye devam edelim, çünkü “Yargı” ekibi daha büyük bombalarla çıkacak karşımıza.

Ömür Gedik: Dizilerdeki sosyal mesajları çok önemsiyorum. “Televizyon aptal kutusudur” diyenleri düşündürmek lazım.

Onur Baştürk: Fikir ve gönderme güzel ve yerinde. Herkesin üzüldüğü bu tür olayların dizi senaryolarında daha fazla yer bulması dileğiyle…

Savaş Özbey: Dizide yapılan gönderme, sosyal medyanın gündemine aynı anda birkaç başlıkla girdi. Senaryo-seyirci etkileşiminin çok iyi bir örneği. Aynı zamanda Kadir Şeker’in başına gelenler konusunda insanların hâlâ ne kadar hassas olduğunu bir kere daha ortaya koydu. Kurgunun gerçek hayata dokunması güzel. Ama temas kurmakla gerçeğin sömürüsü arasında ince bir çizgi var. Bu kıvamı korumak, yarın öbür gün dizilerde reyting uğruna ipin ucunu kaçırmamak gerek.

Kötü bir yaşanmışlığa sahip olduğunu düşündüm

Antalya Elmalı’daki çocuk istismarı davasında anne ve baba serbest bırakılınca Aleyna Tilki isyan etti; “Zamanında haksızlığa uğramış bir kız çocuğu olarak söylüyorum. Bu insanlar ceza almalı. Yalvarırım alsınlar” ifadelerini kullandı. Aleyna ne anlatmaya çalışıyor?

◊ Ömür Gedik: Herkesin, hepimizin çocuk istismarına karşı durması gerekiyor. Aleyna da doğru olanı yapmış. Konuya daha fazla dikkat çekmek için kendinden de örnek vermiş. Şimdi gözler uğradığı istismara çevrildi.

◊ Orkun Ün: Bence Aleyna Tilki başka bir mesaj vermeye çalışıyor. “Haksızlığa uğradım” derken, “Genç bir kız olduğum için kimse beni ciddiye almadı, kimse fikirlerimi umursamadı, kimse benden bir başarı hikâyesi ummadı” diyor. Bu maalesef ülkemizin değil, tüm dünyanın sorunu. Ama neyse ki Aleyna gibiler bu tabuları kolayca yıkıyor.

◊ Savaş Özbey: Ne ilgisi var Orkun? O açıklamada bir sözü var Aleyna’nın: “Canlı örnek ben… Zamanında haksızlığa uğramış bir kız çocuğu olarak ben…” O bölüm beni çok üzdü. Çünkü çocuk tacizine karşı duyduğu öfke, senin benimkinden farklı. O çocuklarla empatiyi, kendini örnek vererek kuruyor. İzleyince yutkundum, kaldım.

◊ Onur Baştürk: Ben de böylesi kötü ve acı bir yaşanmışlığa sahip olduğunu düşündüm sözlerinden. Yanılıyor da olabilirim. Her ne olursa olsun tepki vermesi güzel bir şey.

Meslektaşlarından destek gelmez

Konsey, Zuhal Olcay’ın sahne kıyafetlerini üç-dört kere giyme çağrısına ne diyor? Sizce Hadise, Hande Yener, Gülşen gibi kostümleri çok konuşulan meslektaşları, Zuhal Olcay’ın tasarruf ve çevre için yaptığı bu çağrıya destek verir mi?

Ömür Gedik: Zuhal Olcay, kendi giydiği kıyafetleri kızlarına giydirerek mesaj veren Angelina Jolie kafasında. Ve çok haklı. Tamam farklı ve iddialı kıyafetlerle haber olunuyor. Ama “aynı kıyafeti yeniden giydi” şeklinde haber olmak daha güzel ve anlamlı bence.

Orkun Ün: Zuhal Olcay’ın açıklamasını destekliyorum. Haklı kadın. Diğer meslektaşlarından destek gelir mi bilmem ama Simge Sağın’dan bir cevap geldi hemen. Simge “Aynı kıyafeti giymek profesyonellik değil” dedi. Haydaaaaa! Yahu Simge ne diyorsun? Neden böyle konuşuyorsun? Devir tasarruf devri, devir tasarruf yaparken yaratıcı olma devri. Tamam, sahnene istediğin parayı harca ama senin gibi sürekli sahne yapan birinin hepsinde ayrı ayrı kıyafetler giymesi büyük bütçeler gerektirmez mi? Hiç için sızlamaz mı giden o paralara?

Onur Baştürk: Destek geleceğini sanmıyorum. Çünkü saydığımız isimler sahne şovu yapıyor. Sahne şovunda da kostüm önemli ve sürekli ön plana çıkan bir unsur. Zuhal Olcay ise sahne şovu yapmıyor. Onun sahnesine sadece şarkıları dinlemek ve melankolik rüyalara dalmak için gidiyoruz. Arada derin bir fark var.

Savaş Özbey: Çevre hassasiyeti alışverişten siyasete, beslenmeden seyahate bütün insan davranışlarını etkiliyor. Böylece hükümetleri ve özel kuruluşları da değişmeye, dönüşmeye zorluyorlar. Yine de Zuhal Olcay’ın bu çağrısı haklı olsa bile dalından vaktinden önce düştü bence. Meslektaşlarından da destek görebileceğini sanmıyorum. Şu anda Hande’nin, Hadise’nin, Gülşen’in yapacağı tek başına kahramanlık olur. “Yeşil sahneler” mümkün ama ancak dinleyiciler, çevre konusunda hassas olan sanatçıları tercih ettiği zaman.

Geliyor gelmekte olan

2021 MTV Avrupa Müzik Ödülleri’nde Koreli grup BTS “en iyi pop”, “en iyi K-pop”, “en iyi grup” ve “en büyük hayran” olmak üzere dört ödül birden aldı. Avrupalılara neredeyse ödül bırakmamalarını nasıl yorumluyorsunuz?

Onur Baştürk: Geliyor gelmekte olan diyorum. Popu besleyen ana damarı ergenler yönlendiriyor ve onlar da uzun süredir Güney Koreli grupların tarzına, tavrına, şarkılarına meftun. Daha bu ilk dalga. Güney Kore eğlence dünyasının kurallarını yeni baştan yazacak ve esas merkez orası olacak gibi.

Orkun Ün: Ya pardon ama BTS’in yaptığı müzik mi? Yani kliplerindeki yaratıcılığa tamamım, tarzlarına tamamım ama çok büyütmeyelim lütfen. Onlar Z kuşağının en büyük temsilcileri, onlara ödül vermek sosyal medyada konuşulmak, gündemde günlerce kalmak demek. Herkes işin kolay yolunu bulmuş, ne güzel valla. Özetle ben BTS’in müthiş müzik dehasına sahip olduklarını düşünmüyorum.

Ömür Gedik: Bu durumu, aldıkları “en büyük hayran kitlesi” ödülü açıklıyor zaten. Ne kadar çok hayran, o kadar çok ödül… O kadar geniş, öyle sadık ve kalabalık bir hayran kitleleri var ki, böyle ödül törenlerine damga vurmalarına şaşırmıyorum. Ayrıca gayet de başarılı bir grup BTS. Ben de hayranları arasındayım, takipteyim. Grubu bilmeyenler “Dynamite” ve “Fake Love” dinleyerek başlayabilirler.

Savaş Özbey: Ömür haklı. Buradaki anahtar kelime “army”. BTS hayranlarına “ordu” anlamındaki bu isim veriliyor. Ordunuz ne kadar büyük ve kuvvetliyse, zaferiniz de o kadar büyük oluyor. Gıptayla bakıyorum Korelilere. Keşke bizden de böyle bütün dünyayı etkisi altına alan akım ve gruplar çıksa. Adı da hazır bakın: T-pop…

Galapagos’a bile gidebilirdi

Pandemi bitene kadar konser vermeyeceğini açıklayan Tarkan yılbaşında Mısır’daki bir otelde sahne almaya karar verdi. Sizce bu karar değişikliğinde alacağı 5 milyon liralık rekor fiyatın etkisi ne kadar?

Onur Baştürk: E tabii, saf olmayalım. 5 milyon az buz değil. Mısır’da değil, Galapagos’ta olsaydı o otel, oraya da gidebilirdi! Hak verdim ben. Güzel geçsin inşallah.

Orkun Ün: Tarkan alır 5 milyon. Diğer isimlerin yılbaşı fiyatlarını inandırıcı bulmuyorum ama Tarkan alır arkadaş. Tabii bunda konserin yurtdışında olmasının da etkisi var. Türkiye’de bu paraya çıkamazdı sahneye. Valla kendi için en doğru kararı vermiş. Keşke izleme fırsatımız olsaydı Tarkan’ı.

Savaş Özbey: Daha 2 ay önce pandemi tamamen bitene kadar konser vermeyeceğini açıklamıştı, bu Mısır konseri bana biraz sürpriz oldu. Tabii ki para önemli bir etkendir ama Şarm El-Şeyh’e yanında ailesini de götürmesi sanki artık pandemiye karşı daha güvende hissediyor izlenimi bıraktı bende. Mısır’dan sonra herhalde Türkiye’de de konserlerin devamı gelir.

Ömür Gedik: Pandeminin konser verilmeyecek halde olan kısmı bitti zaten. Korona bitsin diye beklersek ömrümüz yetmez. Artık tedbirlerle yeni normali yaşıyoruz, konserlerimizi yapıyoruz. Tarkan da tedbirleri elden bırakmadan yapar artık konserlerini.

Siz çok yaşayın be çocuklar!

Öğrencilerin şarkılarında deli gibi eğlendiği görüntülerin viral olmasından sonra Sefo ile Edis Küçükçekmece Arif Nihat Asya İlkokulu’nda ortak konser kararı aldı. Sizce öğrenciler Edis ile Sefo’yu karşılarında canlı görünce neler olacak?

Onur Baştürk: Çok güzel olacak. İkisi de doğru bir şey yaptı. Ama şimdi bütün okullardaki çocuklar aynı şeyi yaparsa ne olacak?

Ömür Gedik: O nasıl tatlı bir videoydu öyle. Viral olmasına şaşırmadım hiç. Çocuklar civciv gibi mutlu mutlu zıplıyor, şarkı söylüyor. İyi ki çocuklar var bu dünyada. Şarkıcı için de ne büyük mutluluk, ne büyük gurur.

Orkun Ün: Ne güzeldi… Ben evde izlerken duygulandım, ağladım. Bir tablo gibiydi o video. Her karesinden başka hikâyeler çıkardım. Dans edenler, koşturanlar, şarkıyı bağıra çağıra söyleyenler… Siz çok yaşayın be çocuklar! İzinler çıktı, yakında o okulda Sefo ile Edis’i öğrencilerin yanında şarkı söyleyip dans ederken göreceğiz.

Savaş Özbey: İnsanı çocukların o neşeli halleri ayrı mutlu etti… Edis ile Sefo’nun ortak konser kararı almaları ayrı… Belediyenin hemen fark edip davette bulunması ayrı… Çocuklar şarkıları megafondan duyunca böyle oluyorlarsa ikisini birden kanlı canlı karşılarında görünce çıldıracaklar herhalde. Konsey, o konseri kaçırmasak, biz de mi gitsek?

Mete’nin intikam zamanı yakın

Berfu Yenenler, oğlu Mete’nin kalemle bıyık, ben ve kalın kaş yapılmış halini paylaştı. Sizce Mete ergenliğinde bunun hesabını sorar mı?

Onur Baştürk: Pek hoş değil ya. Ben olsam sorardım. Çocuklarını bu şekilde ‘malzeme’ yapan ebeveynlere sempatik yaklaşamıyorum çoğunluğun aksine.

Ömür Gedik: Ergenlikte biraz arıza yapabilir belki ama ergenliği atlatınca o da sevecektir bu fotoğrafı. Bence çok şeker olmuş, bayıldım gerçekten de.

Savaş Özbey: Ne çekti bu çocuk sosyal medyada ya! Ama o iş ergenliğe kalmaz Ömür. Mete birkaç yaş daha büyüsün, annesinin ona bütün yaptıklarının intikamını alacaktır. Artık Berfu Hanım düşünsün uykuda bıyık çizmeyi, türlü türlü paylaşımlarla madara olmayı…

Orkun Ün: Mete belli ki çok neşeli, çok oyuncu bir çocuk olacak. “Mimiklerin kralı” diyorum ben ona. İntikam konusuna gelince… Bence de kısa süre sonra Mete sosyal medya kullanmaya başlayınca, annesiyle tatlı tatlı uğraşacak.

1.5 yıl koçluk aldı

Kerem Bürsin, cinsiyet eşitliğini savunan erkeklerin desteklediği #heforshe hareketinin tişörtüyle, “Artık cinsiyetçi şakalara gülmüyorum ve tepki gösteriyorum” paylaşımı yaptı. Oyuncunun bu çıkışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

◊ Onur Baştürk: Güzel hareket, bravo Kerem Bürsin! Diğer erkek oyunculardan da umarım destek gelir. Hatta destekle yetinmemeli; kendi aralarında o aptal, cinsiyetçi şakaları yapmaktan da vazgeçmeliler.

◊ Ömür Gedik: Kerem’i alkışlıyorum ve teşekkür ediyorum. Cinsiyetçi şaka ve küfürleri kullananlar erkekler zaten. Buna son verecek de onlar. Bu saçmalık ancak Kerem gibi sağduyulu, modern, empati yapabilen erkekler çoğaldıkça sona erecek. Erkekler size sesleniyorum; Kerem’i örnek alın.

◊ Orkun Ün: Kerem Bürsin’in bu tavrı alkışı hak ediyor. Ben bu işlerde şeytanın avukatlığını yapmayı çok seviyorum. Hep bir “Acaba mı?” oluyor kafamda. Bu işteki “acaba”m şu: Umarım ciddidir bu tavrında Kerem, umarım “Bugün böyle” deyip yarın çark etmez.

◊ Savaş Özbey: Kerem Bürsin kadın hakları konusunda sadece alaylı değil aynı zamanda mektepli. Amerika’daki ‘Inspire Justice’ adlı bir oluşumda kadın hakları üzerine önemli isimlerden 1.5 yıl koçluk almışlığı falan var. Verdiği mesajdan tişörtüne kadar bu sistemli bakışın altında aslında bu “mekteplilik” yatıyor.

Beklentiyi ne kadar düşük tutarsak o kadar iyi

Harry Potter ekibi 20 yıl sonra “Hogwarts’a Dönüş” filmi için bir araya geliyor. Heyecanlı mıyız Konsey, yoksa eski tadı

Ömür Gedik: 20 yıl geçtiğine inanasım gelmiyor. Daha dün gibi oysa. Yeni film için tabii ki çok heyecanlıyım. Ve yeni teknolojiyle bu filmin çok güzel olacağına inanıyorum. Dağ fare doğurmaz umarım.

Orkun Ün: “Harry Potter” serisini yıllar boyu izlemedim. Ne zaman ki masalarda “Harry Potter” sohbetlerinde boynum bükük kalmaya başladı, o zaman başladım seyretmeye. Ne çok şey kaçırmışım. O yüzden bu geri dönüş benim gibi kıymetini geç bilenler için başka duygular ifade ediyor.

Savaş Özbey: Beklentiyi ne kadar düşük tutarsak o kadar iyi. Çünkü bu proje biraz “Friends Reunion” tadında, televizyon şovu gibi bir şey olacak gibi.

Onur Baştürk: Eski tadı olmaz. Büyümüş hallerini görmek bence heyecan verici değil. İlla bir araya gelmek zorundalar mı “Friends” ekibi gibi? Tıpkı “Matrix 4” gibi bundan da umutlu değilim.

Rahat bırakın Serdar’ımı

Bankalara ve eski eşine 10 milyon 600 bin lira borcu olan Serdar Ortaç’ın “Ayda 500 bin harcıyorum” açıklaması makul olabilir mi?

Savaş Özbey: “Ayda 500 bin harcıyorum” açıklamasından beri herhalde bir 150-200 daha eklenmiştir borcuna. Biraz idareli mi gitse?

Onur Baştürk: Serdar Ortaç’ın hayat standardıyla bizimki bir değil sonuçta, elbet vardır harcadığı bir yerler. Ama o kadar borcu olup bu kadar harcama yapmak da garip. 

Orkun Ün: Serdar Ortaç’ın hiçbir sözünü makul görmüyorum ben. Öyle bir çarpım tablosu bıraktı ki kucağımıza, çık çıkabilirsen işin içinden. Ne demek 600 bin eski eşe borç, ne alaka 10 milyon TL kredi, nereye harcıyorsun aylık 500 bin lira? Akıl alır gibi değil. Şu dönemde çok sahneye çıkıyor Serdar Ortaç.

Eğer biriktirmeyi bilirse öder o borçları ama anlaşılan bilmiyor biriktirmeyi falan.

Ömür Gedik: Kimsenin nereye ne kadar harcadığını bilemeyiz ki. Belki de harcıyordur. Öyle diyorsa öyledir. Rahat bırakın Serdar’ımı.

Herkesin önünde isyan ederek Acun’u ikna edemezsin

“Ben seçimlerimden dolayı Miami’deyim ve mutluyum. Burada yaşamak istiyorsam Melisa da benimle olmalı” diyerek kızını yanına isteyen Şeyma Subaşı sizce haklı mı?

◊ Orkun Ün: Şeyma Subaşı’da siz de bir gariplik hissettiniz mi? Normalde aile içi sorunları böyle ulu orta konuşmazdı. Bilmediğimiz bir şeyler oluyor Konsey. Yakında anlaşılır ama bu işin kaybedeni Şeyma olur. Eğer varsa bir derdin, böyle herkesin önünde isyan ederek Acun Ilıcalı’yı ikna edemezsin. Şeyma kızıyla olmalı tabii ama bu sürekli olursa, Şeyma’nın tempolu hayatı yormaz mı Melisa’yı?

◊ Ömür Gedik: Şeyma tabii ki haklı. Ben Melisa’yı Şeyma’dan ayrı düşünemiyorum. Şeyma nerede yaşarsa kızı da yanında olmalıdır.

◊ Onur Baştürk: Haklı. Sonuçta başından beri Melisa onunla beraber ve dünyayı dolaştı Şeyma ile. Artık Şeyma orada yaşayacaksa Melisa onun yanında olmalı.

◊ Savaş Özbey: Çocuğun annesinin yanında daha konforlu hissedeceği muhakkak ama niye ya o ya da bu? Her imkânları var, iki şehirli bir hayat da mümkün. Melisa senenin bir bölümünü Miami’de annesiyle, bir bölümünü İstanbul’da babasıyla, isterse de kalan kısmı dedesiyle dünyanın başka bir yerinde geçirebilir.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir