YÖK ‘tıp ve sağlık’ eğitimi çalıştayı düzenledi

YÖK Başkanı Özvar’ın katılımıyla düzenlenen çalıştaya, YÖK üyeleri, bünyesinde tıp fakültesi bulunan vakıf üniversitelerin yöneticileri ve ilgili akademisyenler katıldı. Toplantıda vakıf üniversite hastanelerindeki eğitim-öğretim faaliyetleri ile sağlık hizmet sunumuna ait değerlendirmelerin ve çözüm önerilerinin panellerde görüşüldü.

YÖK Başkanı Özvar, Vakıf Yükseköğretim Kurumlarının yükselen değerler olduğunun altını çizerek bu üniversitelerin yeniliklere hızlı uyum sağlama kabiliyetleriyle ön plana çıktıklarını belirtti. Başkan Özvar, öğrencilere farklı programlarıyla alternatif sunan, uluslararası ilişkiler, yabancı uyruklu öğretim üyelerinin istihdamı, ülkemizin tanıtımı gibi konularda da önemli roller üstlenen bu üniversitelerden 1996 yılı öncesine kadar sadece 3 vakıf yükseköğretim kurumu olduğunu hatırlatarak, 2000’li yıllarda sayının hızla artığını ve 77’ye ulaştığını ifade etti. Bu kurumların devlet yükseköğretim kurumlarından farklılıkları da bu dönemde ortaya çıktığını söyleyen Özvar, “Özellikle Olağan Denetleme Raporlarında ön plana çıkan hususlar hem Vakıf yükseköğretim kurumlarının değerlendirilmesi noktasında farklı ihtiyaçları ortaya koymuş hem de mevcut mevzuatın geliştirilmesine kaynak teşkil etmiştir. Şeffaflık ilkesiyle akademik, idari ve mali verileri paylaştığımız vakıf yükseköğretim kurumları raporlarıyla da tespitlerimizi saha ile paylaşmamız her açıdan gelişmeye ve ekosistemleri içinde yükseköğretim kurumlarımızın kendilerini değerlendirmelerine ışık tuttu” diye konuştu.

“VAKIF YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARINDA NİTELİKLİ BİR EKOSİSTEM”Veriler üzerinden değerlendirildiğinde halen pek çok üniversitemizin asgari kriterleri bile karşılayamadığının altını çizen YÖK Başkanı Özvar, özellikle yüksek oranda öğrenci gelirleriyle sürdürülen ve herhangi bir akarı olmayan üniversitelerde bu gelirlerin öğrenciye ve akademik ortamda nitelikli bir yükseköğretim sürecine dönüştürülmemesinin kamu zararı oluşturduğuna dikkat çekti.

Vakıf mütevelli heyet başkanları ve rektörlerle, ayrıca Yükseköğretim Denetleme Kurulu üyeleri ve devletin diğer ilgili kurumlarının temsilcileriyle müzakereler yaptıklarını vurgulayan YÖK Başkanı Erol Özvar, “Daha nitelikli bir ekosistemin oluşması için çaba sarf ediyoruz. 2019-2020 eğitim öğretim döneminde 72 vakıf yükseköğretim kurumu olağan denetime tabi tutulmuş, 457 yaptırım / müeyyide uygulanmış, yapılan düzeltmeler sonucu 74 müeyyide ise kaldırılmıştır. Olağan denetim süreçleri, kurumlarımız açısından önemli bir dış̧ değerlendirme olmakta ve geliştirmeye açık yönlerini ortaya koymaktadır. Nitekim 2016-2017 dönemine ait denetimlerde daha önceki yıllara ait 149, 2017-2018 döneminde 230, 2018-2019 döneminde ise 274 müeyyide kurumların ilgili konulardaki düzeltmeleri sonucu kaldırıldı” dedi.

 

“MALİ HUSUSLARDA DÜZENLEME YAPILMASI ŞART”Bu süreçte standardizasyonu sağlamak üzere mevzuat düzenlemelerinin yapılmasının yol gösterici olduğunu sözlerine ekleyen Özvar, mali hususlarda halen yapılması gereken düzenlemelerin olduğunu ve ‘Toplum yararına çalışmayı ilke edinen kuruluş’ olarak tanımlanan ‘vakıf’ kelimesine ve mevzuatına uygun kurumlar oluşturulması gerektiğini sözlerine ekledi.

Tıp fakülteleri için önemli bir husus olarak 2020 yılında yapılan Kanun düzenlemesi ile tıp fakültesi bulunan tüm vakıf üniversitelerinin eğitim ve öğretime başlaması yahut devam edebilmesi için asgari koşullara, kendi bünyesinde ve mülkiyetinde bir hastanesinin olması koşulu getirildiğini aktaran YÖK Başkanı Özvar konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

“Bununla birlikte halihazırda devam eden afiliasyonlar da bulunmaktadır. Esasen, mevcut mevzuata göre kontenjan sayısına göre afiliasyon yapılabilmesine olanak devam ediyor. Yani, tıp fakültesi eğitimi için gerekli olan hasta sayısını ve hasta çeşitliliğini sağlayabilmek için kendi hastanesinin yanı sıra mevzuat çerçevesinde yatak sayısına göre bir hastane ile de afiliye olunabiliyor. Henüz kendine ait hastanesi bulunmayan tıp fakültelerinde, kontenjan sayısına göre öğretim üyelerinin sayı ve dağılımları, tıp fakültesi eğitiminin o üniversitedeki genel durumu ve tüm diğer hususlar birlikte değerlendirilerek en fazla iki hastane ile afiliasyona izin verilir. Bu hastanelerde mutlaka eğitim ve öğretimin, klinik pratik uygulamaların yapılabilmesi için gerekli tedbirlerin alınması elzemdir. Yapılan yerinde incelemelerde maalesef tıp eğitiminin ve öğrencilerin ikinci planda kaldığını tespit ettiğimiz yerler mevcuttur. Özellikle lisansüstü eğitimde uzmanlık öğrencilerinin eğitiminde akran eğitiminin olmaması, yeterli vaka müdahalesine izin verilmemesi, daha çok gözlemci olarak yer almaları sorun olarak bildiriliyor.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir